İstanbul'un Fethi

Sultan II.Mehmed, babası II.Murad'ın ani ölümü üzerine 1451 senesinde ikinci defa Osmanlı tahtına oturdu. Ancak bu sefer tahta oturan kişi seneler evvelki çocuk değildi, devlet adamlarının baskısı altında kararlarından cayan o çocuk gitmiş yerine hükümlerinde kararlı ve hedefine ulaşmak için gece gündüz çabalayan bir adam gelmişti.

Sultan'ın en başından beri hedefinin Konstantinopolis'i fethetmek olduğu herkesçe malumdu. Doğu Roma İmparatorluğu bir yarım adaya kısılıp kalan, iktisadi olarak mahvolan ve ordusu birkaç bin askerden müteşekkil bir devletti.

Oysa Osmanlı Devleti, Anadolu'nun büyük kısmını ve Balkanları elinde tutuyordu bu topraklardan gelen binlerce askerden müteşekkil büyük bir ordusu ve bu  orduyu besleyebilecek geniş kaynakları vardı.

Yine de Sultan Mehmed için bu fetih o kadar kolay olmayacaktı o da bunun farkında olacak ki fetihten evvel bir çok hazırlık yapmıştır.

-Evvela Karaman üzerine sefere çıkıp savaşı kazandı ve sulh sağlandı.

-Mora üzerine asker sevk edilerek muhtemel yardımların önüne geçildi.

-Macar top döküm ustası Urban getirilerek 'Şahi' adı verilen toplar döktürüldü. (Unutulmasın ki Urban top döküm ustası yani bir nevi işçiydi, bu topların çizimini bizzat Sultan Mehmed yapmıştır.)

-Boğazın Avrupa tarafına Rumeli Hisarı (Boğaz Kesen) yaptırıldı.

-Akdeniz'den gelebilecek yardımları engellemek için Boğazın girişine donanma yerleştirildi.

Tarihler 6 Nisan 1453'ü gösterdiğinde bazı kaynaklara göre 80.000 bazılarına göre ise 100.000 kişilik Osmanlı Ordusu Bizans surlarının önüne varmıştı. Bizans kuvvetlerinin ise yardımcı askerlerle birlikte 10.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.



6 Nisan gecesinden itibaren surlar top ateşi ile vurulmaya başlandı. Şehir halkı askerlerle birlikte açılan gedikleri hemen dolduruyordu. 18 Nisan'da ilk büyük saldırı gerçekleşti ancak muvaffak olunamadı. 20 Nisan'da Papa tarafından gönderilen üç Ceneviz gemisi boğaza gelip Osmanlı donanmasını geçmiş ve İmparatorun hizmetine girmiştir. İşte Fatih'in atını denize sürmesi bu hadise üzerine olmuştur.


Karada kuşatma devam ederken donanmada Haliç'i geçmek için teşebbüs etti ancak gerilen zincirlere takılıp geri döndüler. Burada akıllara Sultan Mehmed'in fethe çıkmadan evvel bu zincirlerin varlığından haberinin olup olmadığı akıllara gelir. Bununla ilgili kesin bir bilgimiz yok ancak 30-40 parça geminin karadan yürütülmesinin belli bir hazırlık gerektirdiği göz önüne alınırsa muhtemeldir ki Sultanın bu zincirlerden haberi vardır.

Sultan Mehmed, şehri düşürmek için donanmanın kullanılması gerektiğini biliyordu 21 Nisan gecesi daha evvel hiç kimsenin yapmadığı veyahut teşebbüs edemediği bir karar aldı ve gemilerin karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesini emretti.



30-40 parça gemi Tophane'den Kasımpaşa'ya kadar karadan getirilip Haliç'e indirilmiştir. Ancak bu gemilerin İtalyan Devletlerinin büyük gövdeli gemilerinden olmadığını söylemek gerekir bunlar bir hayli küçük gemilerdi.

Bu gemilerin Haliç'e indirilmesi Osmanlılara üstünlük sağladıysa da sonuç vermedi, Sultan Mehmed 28 Mayıs günü orduya son saldırı için hazırlık yapmasını emretti şehir ele geçirilince 3 gün yağma hakkı tanıyacağını da ilan etti.

Tarihler 29 Mayıs 1453'ü gösterdiğinde meydandaki binlerce asker tarihi bir güne şahitlik ettiklerinin farkında değillerdi. Osmanlı ordusu genç Sultan'ın emrinde yüzlerce yıllık tarihi olan Roma mirasına talipti, surların arkasında bekleyen askerler ise bu mirası köhneleşmiş ve çürümüş zihniyetleri sebebiyle düşürdükleri vaziyete acıyorlardı belki de kendilerinden öncekilere lanet okuyorlardı yine de o mirası canları pahasına savunmaya hazırdılar.

Hücum borazanlarının işitilmesi ile tarihin yönünü değiştirecek büyük savaş başladı. Genç Sultan önce azebleri ve ordusunda ki Hristiyanlar'ı ileri sürdü bu nispeten az talimli askerler Bizans ordusunu yorarken Sultan seçkin askerlerden oluşan yeniçerileri bekletiyordu. Yeniçeriler bu acemi askerleri belki küçük görüyorlardı elbette onlarla denk değillerdi ancak onların cesaretine saygı duyuyorlardı. Bu acemiler kendilerine verilen görevi yerine getirdiler can aldılar can verdiler ve Bizans ordusunu son darbeye hazırladılar. 

Sonra Sultan'ın emriyle Osmanlı ordusunun en seçkin askerleri olan yeniçeriler savaşa dahil oldular. Mehter sesi haşmetiyle meydanı titretirken Bizans'ın çan sesi titrek ve birazda ürkek bir şekilde askerlerine moral vermeye çabalıyordu. Yeniçeriler Topkapı-Edirnekapı arasındaki surlardan şehre girdiler ve en iyi yaptıkları şeyi yaptılar; düşman avladılar.




Surlarda dalgalanan Bizans Kartalı ve Aziz Markos'un aslanı bulunan bayrakların yerini Türk Sancakları almıştı. Savunmadaki askerler dağılıp Haliç'ten gemilere binmek için birbirlerini ezmeye başladılar İmparator Konstantin Paleologos yanındaki muhafızları ile Türk askerlerine saldırdı ancak ismi bilinmeyen bir yeniçeri tarafından katledildi. Savaştan sonra başsız cesedi bulunup Bizanslılara teslim edildi.




Fatih, yeniçeri ve vezirler ile şehre girerken nasıl büyük bir mirası devraldığının farkında idi öyle ki yüzünde mağrur değil heyecanlı bir ifade vardı daha uzun süre hüküm sürecek ve fetihlerini nakış nakış işleyecekti.








Yorumlar