Sultan Tuğrul







Selçuklu İmparatorluğunun ilk Sultanı Tuğrul Bey tam adı ile Rükneddin Ebu Talib Muhammed Tuğrul bin Mikail 990 senesinde ağabeyi Çağrı Bey'den bir sene sonra tam olarak bilinmemekle beraber Horasan civarında hayata gözlerini açmıştır. Tuğrul ya da Toğrul Türklerin efsanevi ölümsüz kuşunun adıdır Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları kitabında bu hususa temas ederken Tuğrul kuşu ile alakalı da efsanelerde geçen tasviri anlatmıştı 'Toğrul, bir karga sürüsüne daldığında 40 tanesini öldürür ancak 1 tanesini yer.' İşte ataları Tuğrul'un adını bu efsanevi kuştan esinlenerek koymuşlardı.Tuğrul Bey doğduğunda dedesi Selçuk Bey Seyhun Nehrinin kuzeyinde kalan Cend Şehrinde hüküm sürmekteydi, bu asrın sonlarına doğru Harezm ve Horasan ellerinde hüküm süren Samaniler kuzeyden Karahanlılar ve güneyden Gazneli Mahmud'un taarruzu karşısında direnemeyip tarihin tozlu sayfalarında yerlerini aldılar. Bunun sonucunda Karahanlılar Maveraünnehir bölgesine el koyarken Harezm ve Horasan'da Gazneli Mahmud'un hakimiyetine girmiş oluyordu.


Selçuk Bey, ikinci oğlu Arslan Bey vasıtasıyla Samaniler yanında Karahanlılara karşı kuvvet göndermişti bundan dolayı Selçuk Bey ve obaları Karahanlılar tarafından düşman addediliyordu. İlaveten Oğuz Yabgu devleti de geçmişte yaşanan hadiselerden mütevellit Selçuk Bey'e düşmandı. Gazneli Mahmud ise bu nispeten kuzeyde kalan kabileye düşmanlık beslemiyor ancak takip etmekten de vaz geçmiyordu. İşte Tuğrul Beyin çocukluk yaşları bu siyasi ve askeri çatışmalara içinde geçti, babası Mikail Bey Selçuk Beyin en büyük oğlu olarak kabileyi idare ederken Oğuz Yabgu Devleti ile giriştiği bir mücadele hayatını kaybedince Tuğrul ve Çağrı kardeşlerin bakımını dedeleri Selçuk Bey üstlendi. Selçuk Bey gerçekten de bu iki torunu üzerine titreyerek onları gerçek birer bey olarak yetiştirdi. Tarihler 1009 senesini gösterirken Selçuk Bey Cend Şehrinde gözlerini hayata yumdu iki kardeş bir kez daha kaybetmenin acısıyla yüz yüze kaldı yetmezmiş gibi Selçuk Beyin ardından başa geçen Arslan Yabgu onlara cephe aldı.

Ancak iki kardeş pes etmediler sancakları altında topladıkları obalarıyla birlikte kendi kaderlerini kendileri çizdiler. Arslan Yabgu'nun müttefiki olan asi Karahanlı prensi İlek Nasır bu iki kardeşe bir hayli düşmandı öyle ki amcaları Arslan Yabgu'yu da hiçi sayıp üzerlerine asker bile sevk etti. Tuğrul böyle bir vaziyette Çağrı'nın biraz daha önünde siyasi zekaya sahip bir kimseydi. Sultan Mahmud'un ordusu ile Maveraünnehir'e gelmesi üzerine kurulan harp divanında Tuğrul Bey kardeşi Çağrı'ya Anadolu taraflarına akın yapmasını tavsiye etti kendisi de güneydeki çöllere çekilecek kardeşi gelene kadar bekleyecekti. Tuğrul'un bu tavsiyesi mantıklı görülmüş olacak ki kardeşi Çağrı Bey bunu kabul edip meşhur 1018-1022 yılları arasında ki Anadolu Seferine çıktı. Çağrı Bey Anadolu'da iken Tuğrul'da kardeşinin seferlerini öne sürüp kendilerinin mücahid olduğu propagandasını yapıyor etrafında obaları toplamaya devam ediyordu.

Karahanlı prenslerin Ali Tekin Buhara'yı ele geçirip kendi devletini kurunca Gazneli Mahmud ile Büyük Karahanlı Hanı Yusuf Kadir tarihlere Türkistan Mülakatı olarak geçen tantanalı bir buluşma gerçekleştirip bütün Turan ve İran meselelerini müzakere ettiler. Bu buluşmanın sonucunda Han ve Sultan, Ali Tekin'in yok edilmesi Arslan Yabgu'nun idaresinde ki obaların da Horasan'a nakledilmesi hususunda mutabık kaldılar. Gazneli Mahmud savaş yoluyla Arslan Yabgu'ya ulaşmasının imkansız olduğunu bildiği için hileye başvurdu, Arslan Yabgu barış görüşmeleri için Gazne'ye çağrıldı Arslan Yabgu'da törelere bağlı bir bey olarak davete icabet etti ancak bu onun sonu oldu. Ziyafet esnasında oğlu Kutalmış ile esir edilip Kalincar Kalesine hapsedildi. Arslan Yabgu'nun obaları bir güzel yağma edildikten sonra da zorla Horasan'a göç ettirildiler. Kaleden kurtulmayı başaran Kutalmış amca oğulları Tuğrul ve Çağrı Beylere müracaat etti, onlarda buna sessiz kalmadılar amcaları Arslan Yabgu'yu kurtarmak için Kutalmış'a destek verdiler ancak bunların hepsi boşa çıktı. Artık iki kardeş Selçuklu obalarının tereddütsüz iki başbuğu haline gelmişlerdi.(1025)

Bu tarihten sonra Ali Tekin bu iki kardeşle müttefik olmak için çabaladı ancak ikna edemeyince savaş yolu gözüktü iki kardeş Ali Tekin'e karşı kah galip geldiler kah mağlup oldular ancak bu durumdan huzursuz olup Harezm'e göç ettiler. Sultan Mahmud'un izni ile Darhan'a yerleştiler, Sultan Mahmud 1030 yılında vefat edince Gazne ülkesinde taht kavgaları başladı Sultan Mesud Ali Tekin'in yardımı ile diğer adayları yok ettik tahta çıktı ancak Ali Tekin'in iyiliklerini hiçe sayıp Karahanlılar ile ona karşı ittifak etti ve Harezm Valisi Altuntaş'ı kuvvetli bir orduyla Ali Tekin üzerine sevk etti. Ali Tekin, Altuntaş'ı mağlup etmekle kalmayıp canını da aldı Altuntaş'ın oğlu olarak Harezm Valisi atanan Harun babasının yolundan gitmeyen Ali Tekin ile ittifak yaptı ve Sultana karşı isyan bayrağı açtı. Selçuklular Harezm'de de huzura erişemediler zira aralarında tarihi bir kin ve düşmanlık olan Cend Valisi Şahmelik onları sürekli takip ediyor fırsatını bulunca da saldırıyordu bu şartlar altında iki kardeş tekrar göç yoluna düşüp Horasan'a vardılar. 

Sultan Mesud Selçukluların burada kalmasını münasip görmeyip Beg-toğdı idaresinde kuvvetli bir orduyu gönderdi bu ordusu Selçukluları mağlup etse de ganimeti talana girişince fırsat kollayan Çağrı Bey geri dönüp onlara ağır bir yenilgi tattırdı. Sultan Mesud Selçukluların daha evvel mektupla talep ettiklerini savaş sonrasında verdi Tuğrul Beye Nasa'nın idaresi verilirken Çağrı Beye de Dihistan münasip görüldü. İlaveten Sultan bunlara hil'at ve bir çok hediye gönderip himayesine aldı ancak iyi münasebetler uzun sürmedi iki taraf arasındaki güvensiz ortam 1037 yılında savaşa yol açtı. Sultan Mesud'un veziri ile gönderdiği orduyu mağlup eden Tuğrul ve Çağrı kardeşler Talekan, Faryab ve Rey şehirlerini yağma etmişlerdi. Vezirle giriştikleri ikinci savaştan da galip çıkan Selçuklular artık Sultan için çok büyük bir tehdit haline gelmişlerdi.

DANDANAKAN HARBİ

Zaferden üç gün sonra Tuğrul Bey 3.000 zırhlı süvarisi ile Nişabur Şehri'ne girip kendisini Sultan ilan ettiğinde artık Selçukluların devri başlamıştı. 1038 yılında Sultan Mesud bu meseleyi kökünden halletmeye karar verip 60 fil ve 100.000 askerden müteşekkil ordusu ile Belh'e geldi. Tuğrul ve Çağrı ise Sarahs'ta 20.000 askerle savaşa hazırlanıyorlardı. 1039 senesinin Mayıs ayının 15.gününde iki ordu karşı karşıya geldi, Selçuklu birlikleri Gazne ordusu ile geniş çaplı bir savaş yapmadan çöle çekildi, Sultan'da ordusunu çöle sokmayı Herat'a döndü. 1040 yılında Sultan tekrar kuzeye yürüyüp Nişabur'u ele geçirdi ancak karşısında düşman bulamadı o kovalıyor Selçuklularda geçtikleri her yerde ekinleri yakarak su kuyularını zehirleyerek geri çekiliyorlardı. Sultan Merv'den ilerleyerek Selçukluları kıstırdı en azından kıstırdığını düşündü Dandanakan havalisine mevzilenen Selçuklu birlikleri burada Sultan'ın yorgun, aç ve susuz ordusunu hezimete uğrattı.

Sultan Mesud 100 süvarisi ile savaş alanını arkasında bırakıp kaçarken aslında tahtı ve tacı da bıraktığının farkındaydı artık Selçuklular'ın dönemi başlamıştı Tuğrul'un siyasi dehasının mahsülü olan usta manevraları, Çağrı'nın kahredici kuvvetlerinin idaresinde artık yeni bir dönemin müjdecisi olan bu savaş tarihte Dandanakan Harbi olarak yerini alacaktı.



























Yorumlar